12 Ekim 2010 Salı

Benim zamanım yok!

Deli oluyorum reklamı izlerken. Gazetenin savunduğu fikirler bir yana o "benim zamanım yok" cümlesi yüreğimden vuruyor beni. Kim bilir kaç kez kullandım, Kızım şimdi zamanımız yok şunu yapmaya, bunu etmeye... Bir de utanmadan "bizim yok" yaptım ya... Çok bir önemliydi tabii işe gitmeler, eve gelince onu yapmalar bunu etmeler, öyle ya o gün ütü yapılmazsa dönmezdi dünya, ya da çamaşır filan yıkanmazsa...  Kimsenin benden iş beklediği yoktu aslında, kariyer de yaparım çocuk da, evime de bakarım çocuğuma da hırsıma yenik düşmüştüm.

Hızla yapılması gereken işler, oradan oraya koşturmaca, akşamları serilip yatmak ve oh bugün bütün işlerimi hallettim demek mutlu ediyordu beni. Başıma saksı düşene kadar.

Kızım bir iş değildi. Şimdi yarım saat çocukla oynanacak programı değildi. Günlük yaşamım içinde "bir dilim" değildi. Bir şarkı var... Cat' s In The Cradle... Şuradan  dinleyebilirsiniz sözleri de şurada..

Evlat kokusu cennet kokusu derler. Anneler, cennetin kokusunu doya doya tadın ne olur. Zamanımız aslında tamamen onların..

11 Ekim 2010 Pazartesi

Annen seni sevmiyor!

demiş okuldan biri kızıma... Sevse konuşmayı öğretirdi...

Okuldan bir geldi ki alı al moru mor... Ne oldu kızım? Anlatmıyor... Öğretmeniyle konuştuk sonra... O da duymuş ama emin olamamış. Yemek yerken ben biraz üsteledim... Anlattı..

Üzüldün mü? dedim.

Üzüldüm! dedi.

İnandın mı? dedim..

Sustu...

Kucağıma aldım... Bak dedim ben seni seviyorum, hem de çooooook seviyorum....

Kaç kere dönüyorsun dedi... Çok öyle bizde... Kollarımızı açıp dönüyoruz kendi çevremizde...

Düştükten sonra bile... dedim anladı.

Yavrum neden konuşmadın, sen konuşuyorsun artık.

Aleyna ablayı sevmiyorum...

Peki beni de mi sevmiyordun konuşmazken?

Hayır seni üzmek istiyordum!

Yüzüme yumruk yemiş gibi oldum... Nedenini soramadım... Anlatır bu günlerde nasılsa. Ona da zaman lazım, bana da...