Zaman geçtikçe, işler yoluna girdikçe, ben rahatladıkça aradaki kilometre taşlarının farkına varıyorum.
Bir şey yapmak lazım, hızla yapmak lazım, bir an önce halletmek lazım paniği ile ve üzüntü ile yoldaki detayları, güzelliklerin bir çoğunu unutmuşum.
Kızımla konuşurken, çocukluk ve bebeklik anılarını anlatırken hatırlıyorum. Evde boydan boya koşarken kendine söylediği sözleri anımsayınca, sonra da kendi bulduğu çözümü düşününce bunu da mutlaka paylaşmalıyım dedim.
O zaman oturduğumuz evde çooook uzun koridorlar vardı, birinin sonunda da merdiven. Geçen gün gözümün önüne geldi. Koridor boyunca koşuyor, elinde emzik, kollar havada...
- Kime diyorum?
- Bana diyorum!
- Kızım koşma düşersin!
Sana diyorum değil, Bana! diyorum. İlk diyaloğu böyle oluşturmuş.
Okuma yazma öğrendiğinden beri de yaptığı bu. Günlük tutuyor. Olayları kimi zaman düz yazıyla anlatıyor ama en başarılı olduğu yazı türü diyaloglar.
Ekin: Elif sen ebe ol.
Elif: Niye hep ben ebe oluyorum, bu sefer de sen ol.
Ekin: Hayır ebe sen olacaksın, ben öyle istiyorum.
Elif: (Kızarak) O zaman ben saklambaç oyamak istemiyorum.
Ece: (Üzgün bir sesle) Elif gel ne olursun sen de oyna.
gibi... Bu sayede neler olup bittiğini, o sıradaki duyguları, kendi duygularını çok daha rahat ifade etti ve biz de bunu oyunlaştırdık. Hadi şimdi sen öğretmen ol ben de sen olayım. Hadi sen Ekin ol ben sen olayım. Sonra bir gün gördüm ki benim o olmamı istemiyor artık. Ece olsam o nerdi daha çok ilgili. İletişimde başlangıçta zorluk yaşadığı için kendine ve ifade becerisine güveni azdı. Böylece bu güven yerine geldi.
Yalnız hepimiz biliyoruz ki dünden bugüne her şeyi değiştirecek sihirli değnek yok. Sevgi, emek ve sabır tek dayanak.
Aklıma gelenleri yine paylaşırım. Okuyan herkese teşekkürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder