31 Aralık 2010 Cuma

Yeni Bir Yıl Gelirken...

Her yıl baştan okurum bu şiiri...

Bir Yılın Son Günleri / Murathan Mungan

I.

Bir yıl daha bitiyor
İşte bu kadar duru,bu kadar yalın
Bu kadar el değmemiş
Sıradan bir gerçeği daha
kolları bağlı hayatımızın
Bu şiire nasıl dahil edilebilir bir yılın son günleri
Her sonda,her başlangıçta ve her defasında
Alır gibi başkasını karşımıza
Perdeler çekip,ışıklar söndürüp
oturup yatağın içinde bir başımıza
Sorgulamak kendimizi
Öğrenmek ikimizin anadilini,ikinci belleğimizi
Öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini
Bu aynanın dehlizlerinde gezinirken görürüz
Karanlık günlerimizin kenar süslerini

Biterken yılın son günleri
Biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini
Gençlik ikindilerini
Kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri.


II.

Bir yıl daha bitiyor
Düşlerim ,tasalarım,yarım kalmış onca şey
Her yıl biraz daha kısalıyor bir öncekinden
Bana mı öyle geliyor
Yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman
İnsan yaşlanırken?


III.
Kırdım mı incittim mi birilerini?
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler.
Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda?
Yeniden düşünmeliyim
Dostluklarımı, ilişkilerimi
Dağınık yatağım,mutsuz yatağım
Çoğalttım mı eksiklerimi?
Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
Borçlarımı ödedim mi?
Doğru seçtim mi soruların fiillerini?
Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış,
giysilerim ütülü, odam düzenli mi?
Ödünç aldığım kitapları geri verdim mi?
Geri verdim mi aldıklarımı:
Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları
Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?
Yokladım mı duygularımı
Hala sevebiliyor muyum insanları?
Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma
Ovmalı umutları
Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan
Hançer kıvamındaki o karamizah tadını
Şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım Yavuz'a
Sonra köşe başından bir demet çiçek alıp öyle başlamalıyım
akşama
Yeni bir yıla
Ama nedense herşeyin tadı dağılıyor ağzımda
Bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında
Aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta


IV.

Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım
Mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar
Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar
Gece telefonları, ıssız konuşmalar
Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler
Bırakılmış mektuplar
Ve yurdumun her karış toprağında tefrika edilen karanlık
Ey hayatıma girenler ve çıkanlar
Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey

O kadar çok anlattım ki
Kendime kaldım anlatmaktan...
Bunaldım kendisiyle boğuşmasını
Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan
Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan,
Ofset duyarlılıklardan
Kaç zamandır bir ermiş dinginliği havalandırıyor dizelerime
açılan pencereleri,
Durup bakıyorum akşam sularında zaman kavramlarına,
Zamanı düşünüyorum;koyuluyorum
Anlamını yitiriyor "şimdiki zaman"ın boşyüceliği,tarihin unutkan
sayfalarındaki mürekkep lekeleri
İşimin başına dönüyorum içimde ıssız bir gönül erinci

Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum
"içtenliğin" yada "dünya görüşünün" kirletmediği
Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum.


V.

Sabahları açık penceremin soluduğu kent
Nabzında yüzyılın dağınık sancısı
Dumanı üzerinde tüten yıkıntılar
Hangi anlamı kuşanabilir şimdi yeni bir yıl
Umutsuzluk sözlüğünden karşılıklar aranırken hayata
Hangi söküğünü dikebilir bu yaralı kuşak
Hangi yüreğe öğretilebilir unutmak!


Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları
Vitrin camlarına yansıyan yüzlerde
Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar
Hala bir umut var mıdır
Çıkmaz bir sokağa benzeyen bu avare avunması vitrinlerde

.....

Yeni yılımız kutlu olsun...

16 Aralık 2010 Perşembe

20 yaş erken ölüyorlar!

Aman durun paniğe gerek yok.

Bu gün yine çıldırdım televizyonun başında onu anlatacağım.

Konu hiperaktif ve dikkat eksikliği çeken çocuklar. Doktorumuz anlatıyor... Şöyle ilaç var zaman kazandırıyor! Kime? Çocuğa! Nasıl ya? İlaç veriyorum düzelir amcası dedirterek... Başka açıklaması yok.

Zira... kusura bakmasın doktorlarımız saçmaladıklarıı yetti artık. Çocuğumuz hiperaktif ise ileride alkolik ya da uyuşturucu bağımlısı olabilir imiş. Eeeee ne yapacağız? Şimdiden uyuşturacak ilacı elimizle vereceğiz. Dedikleri o.

Bu da yetmedi sevgili doktor amca dedi ki "hiperaktif çocuklar 20 yıl erken ölüyorlar". Nasıl ya? Doğarken popolarında son kullanma tarihi ile doğuyor sanki bu çocuklar? Öyleyse benimki nerede? Kocamın? Çocuklarımın? Çüş diyeceğim ama eşeğe saygısızlık olacak.

AKLINIZI BAŞINIZA ALIN BAYANLAR BAYLAR!!! BİZİM ÇOCUKLARIMIZ SİZİN SERMAYELERİNİZ DEĞİL! Ben doktor kızıyım. Azıcık insafınız, insanlığınız, namusunuz var ise o ettiğiniz yeminin bir anlamı var ise, bari biriniz, hiç olmazsa biriniz kendinize geliniz. Unutmayın, torunlarınızın annesi ya da babası doktor olmayabilir. Sizin de başınıza gelebilir.

O gün bana beter olun dedirtmeyin. İnsan olun, paranın kölesi değil!

9 Aralık 2010 Perşembe

Yaylalar nerelerde bulunur???

Çılgın gibi dersi var... İki gün okula gidemedi, bir de dergisini arkadaşı saklamış, zaten didişiyorlarmış o arkadaşı ile, akıl karışmış, moral bozuk iken... Dergi bulundu, arkadaş ile konuşuldu ara düzeltildi evde eksikler tamamlanıyor...

Türkçe' den 5 kıtalık bir şiir, içinde yayla, sıradağlar.... Yayla ile cümle kurulacak ama acaba anlam biliniyor mu?

- Kızım yaylalar nerelerde bulunur?

- Çorbalarda...

İstersen yeme yayla çorbası niyetine. Kavramları sınıflandırmayı, ilişkilendirmeyi hatalı mı yapmışız ne :))

1 Aralık 2010 Çarşamba

O ders diil

Epey oldu yazmayalı. İşler yolunda gitmeye başlayınca başka türlü heyecanlar başlıyor ve motivasyonunu kaybediyor insan. Okul, ders, ödev,  olan, biten.. destek olma, yardımcı olma, kimi zaman delirme... Hepsi birden..

Dün 8-9 sayfa ödevi vardı. Eskiden hep yanında oturur soruları onun anlayacağı gibi tercüme ederdim hep. Bu yıl yine yakınlardayım yalnız bir fark var artık. Okuyor, anlıyor, cevaplıyor, nadiren ne demek istiyor diyerek bana soruyor. Soruların soruluş biçimleri o kadar çeşitli ki, başlangıçta sinirlendiriyordu beni. Sonra farklı tür sorularla aynı şeyi sormanın da bir eğitim türü olduğunu anladım. Çoğu insana çok normal geliyor böyle şeyler. Bizde çalışarak üstesinden gelinecek bir basamak.

Bugün okuldan mesaj geldi. "Öğrencimiz ödevini yapmamıştır. Bilginize..." Nasıl yani??? Dün gece yaptı, ben de kontrol ettim.

Akşam eve geldi, mesajı gösterdim. Cevap "İngilizce o". AĞzım açık kaldı, en sevdiği ve ne komiktir ki en başarılı olduğu ders İngilizce..

- Kızım neden yapmadın ödevini, neden yazmadın defterine?

- Ders diil ki o! Ben dersimi çalıştım.

- Yok ya! Peki ders değil de ne?

- Eğlence!

Buyrun bakalım. Okul yolu göründü bana. Anlat bakalım anlatabilirsen öğretmene...